Poedat Akademisi: 6. Buluşma

11 Mayıs-1 Haziran 2024
Salt Galata, İstanbul

Araştırma süreci devam eden veya yeni tamamlanmış çalışmaların sunulduğu ve birbirinden farklı tezlerin, makalelerin, soruların tartışmaya açıldığı Poedat Akademisi, olgunlaştırıcı bir çember olma özelliği taşır. Poedat Akademisi üyeleri yoğunlaşmaya uygun, entelektüel tartışmaların kişisel paylaşımlarla bütünleştiği bir ortamda birlikte düşünürler.

Poedat Akademisi sosyal bilimler alanında çalışan üniversite öğrencilerine, araştırmacılara ve akademisyenlere yönelik olarak gerçekleştirilir.

Gelecek etkinliklerimizden haberdar olun.

Topluluğumuz büyüyor. Aramıza katılın.

Fırat Yusuf Yılmaz

Dijital Besin Müşterekleri: Kolektif Bir Beslenme Arayüzü Olarak İnternet ve Veri Sindirimi

Özet

Ömer Çetin

İstanbul’un Şehir Peyzajında Güvenliğin Materyal Politiği

Özet

Güvenlik, ulusal sınırlardan şehir meydanlarına, uluslararası havayollarından, mahalli yerleşkelere uzanan karmaşık ve küresel bir dizi mekanizma ve bilgi akışları çerçevesinde bir pratik ve söylem aracılığıyla üretilir. Her güvenlik ya da güvensizlik durumu belli bir söylem ve maddi politikanın eş anlı biçimde yürürlüğe konması sonucu ortaya çıkar. Bu durum başlı başına kendisini oluşturan ilişkilerden azade üretici bir işlevi de bünyesinde barındırır. Bu yüzden güvenlik çalışmalarını tek yönlü bir “güvenlikleştirme” süreci olarak değil, söylemlerin ve mekanın dönüşümünü inceleyen antropolojik bir yaklaşımla yürütmek gerekmektedir. 

Foucault, 18 Ocak 1978 tarihli Collège de France dersinde güvenliğin işlerliğinin kentin bir dolaşımlar uzamı olarak ele alır ve güvenliğin bu dolaşımları sınırlamaktan ziyade akışlarını sağlamak amacıyla cisimleştiğini ifade eder. Güvenlik kendinden önceki iktidar modellerinden farklı olarak kapatmaya ya da sınırlamaya yönelik değil dolaşımın sürekliliğini sağlamak üzere mevcut somut materyal mekanın üzerinde gelişir. Bir normu ya da kaideyi esas almaz onun yerine ortamın düzenlenmesi aracılığıyla somut eylem alanını belli bir şekilde yapılandırarak bir yönetim ortaya çıkarır. Bu yönetim belirli düzenlemeler aracılığıyla devlet, piyasa, bireyler ve bunların bir arada oluşturduğu melez formlar ile özgürlükle yöneten bir güvenlik dispositifi oluşturur. Rose, güvenlik tekniklerinin modern dönemde çeşitli güvenlik mekanizmaları aracılığıyla güvensizlik üzerinden yönetimin kurulduğunu söyler. Dolayısıyla güvenlik belli bir risk ve belirsizlik durumuna karşı alınan önlemlerin politikası olarak tanımlanabilir.

Güvenlik düzenlemelerinin gerçekleşmesi çeşitli uzmanlar ve aktörlerin ulusal ve uluslararası çevrelerde ürettikleri bilgi, düzenekler, programlar ve planların karşılıklı biçimde etkileşmesi sonucu oluşur. Güvensizlik üzerinden yönetim de bu ilişkisellik aracılığıyla kurulur. Bu güvensizlik durumu çeşitli ulusal ve uluslararası bilgi ağları neticesinde mevcut somut çevrenin düzenlenmesini ifade eder. Kent uzamında güvenlik önlemleriyle bir tür korku/endişe coğrafyası inşa edilir ve insanlar güvenlik mekanizmaları ile karşılaşmalarında güvensizliği duyumsar hale gelir ve güvenlik önlemleri aracılığıyla belirginleşen kentsel ayrımlar içsel biçimde yerleşir. Böylece güvenlik/güvensizlik söylemi kent uzamını etkilerken bir yandan maddi politikasının aracılık ettiği ayrımcılıklar, eşitsiz gelişmeler ortaya çıkartır. 

Bu çalışma özelinde İstanbul’un 2000’ler sonrası kent peyzajının oluşması sürecinde ortaya çıkan tartışmalar ve inşa faaliyetlerinin sonucu ortaya çıkan maddi coğrafya incelemeye tabi tutulacaktır. Etnografik gözlem ve arşiv araştırmasının kullanılacağı çalışmada sermaye ve devlet eliyle yürütülen iki ayrı yeniden düzenleme örneği olarak Beyazıt Meydanı ve Galataport İstanbul ele alınacak, bu mekanların düzenlenmesi öncesinde ortaya çıkan tartışmalar ve mekanlarda oluşturulan materyal unsurların yarattığı akış ve engellemeler sonucu oluşan güvenlik coğrafyası tasvir edilecek, bölgelerde oluşturulan akışlar, kullanılan güvenlik ve tasarım ekipmanlarının yerleşim düzeni etkisi açıklanacaktır. Araştırmanın arşiv araştırması ve literatür taramasında TMMOB Mimarlar Odası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Emniyet Genel Müdürlüğü ve medyanın dahil olduğu toplantılar, raporlar ve diğer malumatlar incelenecek ve güvenliğin politik inşasında bireylerin, şirketlerin, devletin vb. muhtelif iktidar unsurlarının taktikleri ve stratejileri ortaya çıkarılacaktır. Yapılacak olan incelemeler neticesinde kentin güvenlik estetiğini oluşturan kozmopolitan güvenlik anlayışının sterilizasyon, fonksiyon ve sınırların belirlenmesi, aydınlatma ve yenileme gibi süreçlerin güvenlik söylem ve mekanizmalarına nasıl eşlik ettiği ve İstanbul’un kent peyzajına etkisi ortaya çıkarılacak bu politikaların ardında gizlenen eşitsiz ilişkiler ve siyasetsizleştirme girişimleri deşifre edilecektir. Çalışma özetle güvenlik politikaları tartışmalarında göz ardı edilen toplumsal eşitsizlik ve kentsel tasarımın politik etkisini ortaya çıkarma girişimi niteliğini taşımaktadır. 

Derya Yıldız

“Saatlerin Tıkırtısı”nda İmkânsız Bir Tahayyül Olarak Yazma Edimi

Özet

Zeynep Avcı

Kadın İçin Şeyhlik Yalnızca “Rüyalarda” Mı?: Asiye Hatun’un Rüya Defterinde Karizmatik Liderlik Kavramı

Özet

Toplumsal cinsiyet normlarının bir cinsiyetin lehine yapılandığı toplumlarda gözlemlenebilen eşitsizlikler, Osmanlı Devleti’nde erilliğin baskınlığıyla kadını ötekileştirmiştir. Kadın kamusal alanda görünür değildir, bu sebeple kadın ve özel alan arasında diyalektik bir oluşumun biçimlendiği söylenebilir. Bu durum sosyokültürel, politik ve ekonomik anlamda 17. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin deneyimlendiği çalkantılı süreçlerde daha da net bir şekilde gözlemlenebilir. Saltanatın önceki yüzyıllara oranla güç kaybetmesi, dış politikada gerçekleşen yenilgiler ve iç politikadaki toplumsal ayaklanmalar, imparatorluğun farklı düzeylerinde otorite boşluğu yaratmıştır. Bu otorite boşlukları, çeşitli güç unsurları tarafından “doldurulmaya” çalışılmıştır. Bu güç unsurlarından birinin de dinî topluluklar olduğu ifade edilebilir.

19. yüzyıla dek çoğu devlette devlet-yönetici ilişkisini maddi ve manevi olarak kuvvetlendiren kutsal baba figürü, siyasi ve sosyal anlamda çalkantılı süreçler yaşayan devletlerde eski gücünü kaybetmiştir. Kutsal baba figürü kavramını kullanırken politik gücünü yüce olan dinden alan, kan bağına dayanan ve çoğunlukla erillikle özdeşleşen mutlak ve kutsal gücü kastediyorum. 17. yüzyılda Osmanlı Devleti sınırlarında deneyimlenen iç isyanlar, bireylerin algılarında yer alan kutsal baba figürünü zedelemiş ve farklı bir güç arayışına girmelerine neden olmuştur. Bu bağlamda karizmatik liderliğin devingen yapısıyla yeni politik, ekonomik ve sosyokültürel düzenler oluşturmak için elverişli olduğu söylenebilir. Böyle bir kriz döneminin sonucu olarak ortaya çıkan karizmatik liderlik, Halveti Tarikatı’nda da etkendir.

17. yüzyılda Üsküp’te yaşayan Asiye Hatun, Halveti Tarikatı’na mensup olup tarikatın öğretileri ışığında ilk olarak Veli Dede isimli şeyhe bağlanmıştır. Ardından kendi ifadesiyle “sebepsiz” yere şeyhinden soğuyan Asiye, dönemde karizmatikliğiyle ön plana çıkan Muslihüddin Efendi’yi rüyalarında görerek ona yakın hissetmeye başlar. Bu yakınlık, fiziksel karşılaşmaları olmamasına rağmen ruhani ve dinî düzeyde olduğundan Asiye Hatun için Muslihüddin Efendi’nin yüceliği ve saygınlığı artmıştır. Dönemde sosyoekonomik açıdan iyi bir konuma sahip olmasının yanında okuryazar olan Asiye Hatun’un güçlü konumuna rağmen, anlatının üslubuna dayanarak, kamusal alanda dişil sesiyle var olamadığı söylenebilir. Bu sebeple Asiye Hatun’un, “duyulabilir” bir sese sahip olmayı tahayyül ederken yaratacağı özel alanın aracısı olarak rüyalarını işaret ettiğini savunacağım. Bu bağlamda Asiye Hatun, dinî temelli yorumladığı ve kendi rüyalarını içeren bir rüya defteri üretmiştir fakat bu defterde yalnızca Asiye Hatun’un kendi rüyaları olmasına rağmen rüyalarının içeriğindeki güçlü ve karizmatik unsurları kendisine değil şeyhine atfettiği gözlemlenebilir. Böylelikle yaşadığı dönemdeki toplumsal cinsiyet normlarına alternatif bir gerçekliği rüyalarında yaratarak kendi benliğine dair bir arayış içerisinde olduğu söylenebilir. Bahsettiğim benlik arayışında fiziki dünyanın kamusal alanında yetersiz ve “iradesiz” olan dişil sesinin yerine rüyalarıyla yarattığı özel alanda eril sesin karizmasından yararlanan bir dişil sesin rüya defterinin oluşmasında etken olduğunu düşünüyorum.

Bu çalışmada özel-kamusal alan arasındaki ayrımlar ve ortaklıklara odaklanarak Asiye Hatun’un, rüyalarında kendisini gösteren karizmatik güç unsurlarını eril sesle özdeşleştirdiğini ve aslında kendi dişil sesine ait olan karizmayı erillik algısında aradığını öne sürüyorum. Çalışmamın ilk kısmında erkek-erkek etkileşimine odaklanarak karizmatik liderlik çevresinde şekillenen erkekler arası hiyerarşik yapıdan bahsedeceğim. Ardından kadın-kadın etkileşimini vurgulayarak dönemdeki toplumsal cinsiyet normlarına aykırı olan Asiye Hatun’un “iradesiz” iradesini dişil sesiyle nasıl meşrulaştırdığını ve kendisini karizmatikleştirdiğini inceleyeceğim. Son olarak görünürlük ve kesişimsellik bağlamlarında kadın-erkek etkileşiminde karizma kavramının algılanışına dair yorumlarda bulunacağım. Buradan yola çıkarak Asiye Hatun’un, fiziksel dünyada dişil sesiyle var olamaması nedeniyle rüyalarında eril sesin karizmasından yararlanarak kendi benliğini karizma üzerinden dişil sesiyle oluşturduğunu savunacağım.

Ömer Rafi Çiçek

Daktilonun Gösterdikleri, Fotoğrafın Yazdıkları: Kalan’ın Portresi

Özet

Emirhan Mutlu

Karamürsel Amerikan Üssü ve Bölgedeki Sosyal Hayata Etkileri

Özet

İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan iki kutuplu dünyada Türkiye tercihini Batı bloğundan yana kullanmış ve ABD’nin müttefiki olmuştur. Aynı zamanda NATO üyesi de olan Türkiye, birtakım ikili anlaşmalarla topraklarında Amerikan askeri üsleri kurulmasına izin vermiştir. Bu üslerin faaliyet alanı yalnızca askeri operasyonlar ve eğitimlerle sınırlı kalmamıştır. Bu üsler aynı zamanda Amerikan yumuşak gücünün önemli bir parçası olmuş ve Amerika’nın ekonomik ve kültürel bir hegemonya oluşturmasına katkı sağlamıştır. Bu da üslerin kurulduğu bölgelerde Amerikan etkisinde yeni bir sosyal hayat ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu üslerden biri de Karamürsel Amerikan Hava Üssü’dür. Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde Yalova-Karamürsel yolu üzerinde ve Marmara Denizi’nin kıyısında kurulmuş olan bu hava üssü çok sayıda Amerikan askeri personelin bölgeye gelmesine neden olmuştur. Üsteki barınma imkanlarının herkese yetmemesi nedeniyle Amerikalıların bir kısmı bölgede evler kiralamış ve halk ile ilişkiler kurmuşlardır. Ayrıca üste çalışan Türk işçiler de iki grup arasında etkileşim kurulmasına sebep olmuştur. Bu bildiride Karamürsel Amerikan Hava Üssü’nün bölgedeki ekonomik ve kültürel hayata olan etkileri incelenmeye çalışılacaktır.

Tartışma

Yapay Zekâ ve Üniversite

Derya Yıldız
Konuşmacı

Emirhan Mutlu
Konuşmacı

Fırat Yusuf Yılmaz
Konuşmacı

Ömer Çetin
Konuşmacı

Ömer Rafi Çiçek
Konuşmacı

Zeynep Avcı
Konuşmacı