Özet
Hayvanların* uluslararası hukuk eliyle idare edilmesi yeni bir fenomen değildir. Kartezyen gelenekle şekillenen etik anlayışın ürünü olan özne-nesne dikotomisinin “nesne” kısmında tasniflenen hayvanlar, öncelikle devletlerin egemenliğinin ayrılmaz bir parçası olan doğal kaynaklarının bir bileşeni olduğu için uluslararası hukukun konusu olmuştur. Bu “kaynakların” sonsuz olmadığının ve insan faaliyetlerinin bunlar üzerindeki yıkıcı etkisinin anlaşılması ile birlikte ise hayvanlar, 1970’lerden itibaren, uluslararası hukukun “korunan” nesneleri hâline gelmiştir. Hayvanlara ilişkin uluslararası hukukun bugünkü çelişkisi tam da buradadır: Uluslararası hukukun gözünden hayvanlar, onları daha fazla sömürebilmek için koruduğumuz, ticareti mümkün nesnelerdir.
Sosyal ve beşerî bilimlerde son elli yılda katlanarak artan hayvan çalışmaları ise uluslararası hukukun hayvana yönelik Kartezyen bakışına meydan okumaktadır. Buna göre, hayvanlar, insanlara olan yakınlıklarından, uzaklıklarından ve nihayet faydalarından bağımsız olarak değerlidir ve kendilerine içkin bu değere uygun olarak muamele görmeli, hayvanlara temas eden hukuk kuralları da bu doğrultuda şekillenmelidir. İşte, küresel hayvan hukuku çalışmalarının temel motivasyonu da budur: Uluslararası hukuku, hayvanların kendisine içkin öz değeri ile hizaya getirmek. Peki ama nasıl?
Bu oturum, “küresel hayvan hukuku” olarak anılan uluslararası hukuk alt disiplinini doğuran koşulları, bu alanda yapılan çalışmaları ve bu çalışmaların hayvanların koşullarını sahiden iyileştirebilmek bakımından neler vaat ettiğini konu edinecektir. Oturumun temel sorusu şudur: Küresel hayvan hukuku çalışmaları, hukukun hayvanlar ile kurduğu ilişki bakımından ne ölçüde devrimseldir?
*İnsan olmayan tüm hayvanları tanımlamak için kullanılan “hayvan” tabirinin, on milyonlarca hayvan türünü içinde barındıran heterojen bir olguyu tek bir homojen özneye indirgediği ve bu yönüyle insan-hayvan arasındaki farazi hiyerarşiyi yeniden ürettiği doğrudur. Üstelik, homo sapiens türünün de hayvanlar âlemine dahil olması -insana karşı kullanıldığında- hayvan tabirini anlamsız kılmaktadır. Bu sebeple, hayvan çalışmaları literatüründe “hayvan” yerine “insan olmayan hayvan” tabirinin kullanılması tercih edilegelmişse de insandışındaki hayvan türlerinin “insan olmama” unsuru üzerinden tanımlamak da pekâlâ eleştiriden azade değildir. Bu oturumda “hayvan” tabirinin tercih edilmesinin sebebi, anlatımda duruluğun öncelenmesidir; bu tercihle anılan semantik tartışmada bir taraf olmak amaçlanmamıştır.